Baştan söylemek lazım; benim gibi serinin önceki filmlerini izlememiş olanlar için bu tercih pek keyifli olmayacak. Zira, film neredeyse flash-back'lerden ibaret.
Film, gündelik hayatta, sağlıklı, güzel, zarif ve uygar görünüşlerine aşina olduğumuz, kariyer sahibi karakterlerin, can havli durumlarında ortaya çıkan davranış özelliklerindeki şaşırtıcılığı kullanmaya çalışıyor. Bunu akla gelmedik yollardan yapabildiğini söylemek zor. Sanki ezberdeki ahlaka bilhassa başvurulmuş. Tos vurulmuş demek daha doğru.
Sağlık sisteminin yarışmacı ilkeye dayalı toplumlardaki biçimlenmesine eleştirileri akla getiren kimi diyaloglar ise en fazla akla getirme işini yapıyor. Eleştirmek size kalıyor. Düzenli prim ödenmesi sistemine göre çalışan bir sigorta şirketine "Uzakdoğu'da insanlar hastalandıklarında değil, sağlıklıyken doktorlara para ödüyor. Böylece istemedikleri değil, istedikleri bir şeyi satın alıyorlar" derseniz, şirketin çıkaracağı ders herhalde başını öne eğip utanç içinde özeleştiri yapmak olmaz. En iyi ihtimalle, bu sözlerden gayet iyi bir reklam sloganı çıkarılabileceği olur.
Film, gündelik hayattaki yarışma etiğinin (policy) kıyıcılığını, yarışmayı, kazanan taraflar içi bir oyun haline getirerek deşifre etmeyi deniyor. Ancak bunu, yavan bir ahlaka dayanarak yaptığını söylemek lazım. Filmde günahlara müstehakını göstermek üzere kurulan "asıl adalet" mekanizmasının yakaladığı sanıklardan birinin suçu, sağlığına zararlı olduğunu bile bile sigara içmeye devam etmesi. Bu, mesela, dış dünyanın yeterince cezalandırmadığı bir dezavantaj. İşte bu dezavantajın layıkıyla sergilenebilmesi için toleransın ortadan kaldırıldığı labaratuar koşulları oluşturuluyor.
Her tarafından kan fışkıran filmde sigara içen bir kişiye bile rastlanmıyor oluşu bu sahneden sonra daha dikkat çekici hale geliyor. Filme göre bir insanın içini çuvaldan dökülürmüş gibi boşaltmak değil ama sigara içmek sizi kötü yapabilir.
İşte böyle tuhaf ve çocuksu bir ahlak vaazı dinlemek istiyorsanız bu film size uyar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder