.

-------------------------------------------------------------------

Görmeyenlerin bilmediği
Videodrome: Organik ve araçsal
Prof. Brian O'Blivion diyor ki:
"The television screen is the retina of the mind's eye. Therefore, the television screen is part of the physical structure of the brain. Therefore, whatever appears on the television screen emerges as raw experience for those who watch it. Therefore, television is reality and reality is less than television."

RocknRolla: Londra emlak piyasasının dinamikleri
Rus monarkların yerel emlak komisyoncularıyla Stamford Bridge'i (Chelsea'nin stadı) fona alarak yaptıkları mafyoz pazarlıklar. Bu filmde para, Rusya'nın karşılaştırmalı rekabet üstünlüğünü elinde bulundurduğu bir ihraç ürünü olarak muamele görüyor.  
Everything  you always wanted know about sex: Kriz masası için birinci el mobilya seçenekleri
Milyonlarca insan, her sabah erken saatlerde kalkıp başkalarının işini yapmak üzere yola koyuluyor. Dışardan bakmayınca görülemiyor olabilir; dünya, her sabah, başkalarının işini yapmak üzere koşuşan insanların telaşlı adımlarıyla çalkalanıyor yahu. Onu, güneş etrafında döndüren gücün kudretine yakın bir gücün kudretiyle dünya her sabah uykusundan uyandırılıp çimdikleniyor. Titreştiriliyor, sendeletiliyor, dürtükleniyor...
 
Lust caution: Zaman zarfında mektup
Oyunculuk, kesinlikle masum bir meslek değil. Cezalandırmak için katillerin, orospuların veyahut envai çeşit günahkarın peşine düşen cezalandırıcıların, bilhassa sinema oyuncularını gözden ırak tutmamaları gerekir. 'Kötü adam'ı oynayan oyuncu da şüphesiz, sokakta linç edilmeye müstehak. "Onlar film icabı olm, gerçek değil ki" mazeretini çok dinledik. Bu, aklayıcı bir mazeret olmaktan çok, itiraf yerine not edilmeli.



Night and the city: Gölgerengi hayatlar, loş insan kuytulukları
Philip Nosseross (Francis L. Sullivan), kendisi gibi sevgilisini bekleyen Mary'yle (Gene Tierney) tamamen gölgelere batmış iki yorgunluk halinde dertleşirken, kelimeleri çatlatıp bir güzel kırıntılara ufalayarak parça tesirli hale getiriyor. Çıkardığı o iniltili ses, sanki ağzından çıkmıyor, yarasından sızıyor. Derviş nefesine aşina bir neyden sanki, hüzzam tadında taksimler üfleyerekten içli ve mübarek bir lisan-ı münasip tutturuyor. 



Videodrome: Organik ve araçsal
Prof. Brian O'Blivion diyor ki:
"The television screen is the retina of the mind's eye. Therefore, the television screen is part of the physical structure of the brain. Therefore, whatever appears on the television screen emerges as raw experience for those who watch it. Therefore, television is reality and reality is less than television." 


RocknRolla: Londra emlak piyasasının dinamikleri
Rus monarkların yerel emlak komisyoncularıyla Stamford Bridge'i (Chelsea'nin stadı) fona alarak yaptıkları mafyoz pazarlıklar. Bu filmde para, Rusya'nın karşılaştırmalı rekabet üstünlüğünü elinde bulundurduğu bir ihraç ürünü olarak muamele görüyor.

Everything  you always wanted know about sex: Kriz masası için birinci el mobilya seçenekleri
Milyonlarca insan, her sabah erken saatlerde kalkıp başkalarının işini yapmak üzere yola koyuluyor. Dışardan bakmayınca görülemiyor olabilir; dünya, her sabah, başkalarının işini yapmak üzere koşuşan insanların telaşlı adımlarıyla çalkalanıyor yahu. Onu, güneş etrafında döndüren gücün kudretine yakın bir gücün kudretiyle dünya her sabah uykusundan uyandırılıp çimdikleniyor. Titreştiriliyor, sendeletiliyor, dürtükleniyor...

Lust caution: Zaman zarfında mektup
Oyunculuk, kesinlikle masum bir meslek değil. Cezalandırmak için katillerin, orospuların veyahut envai çeşit günahkarın peşine düşen cezalandırıcıların, bilhassa sinema oyuncularını gözden ırak tutmamaları gerekir. 'Kötü adam'ı oynayan oyuncu da şüphesiz, sokakta linç edilmeye müstehak. "Onlar film icabı olm, gerçek değil ki" mazeretini çok dinledik. Bu, aklayıcı bir mazeret olmaktan çok, itiraf yerine not edilmeli.

It's complicated: Üst tabakaların yatak odasına dikiz
"Çağdaş dünya"nın hali vakti yerinde, orta yaşı geçkin 'birey'lerinin, evlilik, boşanma, aşk, meşk ve envai çeşit gönül ilişkilerine, gene o çevreye mensup bir kadın penceresinden bakış denemesi. Karakterler yerli yerinde, renkler ve planar göz alıcı, konu gayet iyi akıyor.

Saw VI: Çocuksu ahlak vaazı  
Günahlara müstehakını göstermek üzere kurulan "asıl adalet" mekanizmasının yakaladığı sanıklardan birinin suçu, sağlığına zararlı olduğunu bile bile sigara içmeye devam etmesi. Her tarafından kan fışkıran filmde sigara içen bir kişiye bile rastlanmıyor oluşu dikkat çekici. Buna göre bir insanın içini çuvaldan dökülürmüş gibi boşatmak değil ama sigara içmek sizi kötü yapabilir.


Extraordinary measures: Sıradışı sıradanlık
Sanki sıcak yatağından kaldırılmış, rahatsız, gönülsüz ve bıktırıcı bir Harrison Ford, tamamen erkeklerarası bir bilim meselesi ve onun kapitalist endüstriyle ilişkilenen boyutları filan filan...